A história de um metrobus

Hızlı ulaşım dediler, Zincirlikuyu’dan Avcılar’a trafiksiz yirmi dakikada gidilecek dediler ve müthiş ulaşım aracı metrobüsü hayatımıza soktular. Aksaklıklar oldu, kazalar oldu ama yine de vazgeçemedik “süper” ulaşım aracından. İnsanlar yoğun kalabalıklar oluşturdu metrobüs duraklarında, bedava ekmek dağıtılıyormuş gibi önlerinde araç durdukça birbirlerini itip kaktılar. Ama yine de vazgeçemedik metrobüs sevdamızdan.
Son iki-üç haftadır metrobüslerde bir sıkıntı var. Ya geç geliyorlar ya da arka arkaya üç metrobüs girişte bekliyor. Durum böyle olunca insan kalabalığı oluşuyor ve gelen araç o kalabalığa yetmiyor. Bugün en sonunda patlama noktasına gelen ben ilgili amir ile konuşmaya gittim ve bu kadar çok bekletiliyor olmanın sebebini sordum. İnsanların hep aynı saatte çıktığı cevabı geldi. Bunun üzerine günün her saati bu rezilliğin olduğunu söyledim. İnsanların yoğunluk yapıyor olmasının elbette onların kabahati olmadığını söyleyen yetkili “Maç var normal” şeklinde elle tutulur bir yanı olmayan bahane üretti. Her gün maç olmadığını yetmiş yaşındaki anneannemde biliyor. Bu bahaneyi kimse yemez, bende yemedim. “Gerekli yerlere bu sorunu iletin lütfen, bir çözüm bulsunlar” diye kibar bir vatandaş olarak ricada bulundum. “Çözüm metrobüs  lerin kalkması” şeklinde bir açıklamada bulundu kendisi.
Şu ana kadar her şey normal değil mi? Arkamı dönüp yürümeye başladığımda “Hadi E-5’e doğru” diye bir bağırış duyana kadar. Üzerimdeki mini etek mi bunu söyleme cesareti verdi yoksa devlet büyüklerinin üslubu mu henüz karar vermiş değilim?
Devletin memuru kadına “Hadi E-5’e…” derse yönetenlerden ne beklemek lazım sorarım size?

Kaynak : Gerçekgündem

Seja o primeiro a comentar

Deixe uma resposta

Seu endereço de email não será publicado.


*